Bir insan ancak bu kadar güzel anlatabilirdi..
Bildik ilişki kapılarına sığmayan, hepsinden bir parça
barındıran, ama hiçbirini andırmayan bir ilişkiydi Kerim’le aramızdaki.
Sevgili olduğumuzu
düşündüler hep. Evet, bir sevgiliyi nasıl kıskanırsak öyle kıskanırdık
birbirimizi, ama seks dürtüsü yoktu ilişkimizde. Cinselliğin ötesinde, bir
sevgiydi aramızdaki.
Eksik kalacağını bile
bile bir de şöyle anlatmayı deneyeceğim: Bu dünyada henüz kurulmamış bir ilişki
biçimi daha vardı sanki ve onu bulup yaşamıştık biz.
Sevginin, aşkın,
cinselliğin ya da dostluğun kişiye sağladığı doyumlar anlaşılabilir. Hiçbirine
benzemeyen bu ilişkinin sağladığı doyumları nasıl anlatacağım
Sigara yakacakken
bile iki tane yakar, birini bana uzatırdı. Sevilmek mi bu Karşınızdakinin sizi
en az kendisi kadar düşünmesi ya da
Bu yanıtlara itiraz
edemem elbette . Ama bu yanıtlarla yetinemem de.
Yetinemeyişimin sırrı
onu en çok ne zaman özlediğimde saklıdır belki de. Onu en çok riyakarlık ve
sahtekarlıkla karşılaştığımızda özlüyorum.
İçtenliği ve
sahiciliği ilişkimizin odağına oturtunca, bir de şöyle düşünüyorum: Belki de
ilişkimiz bilinmedik bir ilişki değildi. Ama bildik ilişki türlerinde inanmak
isteyip de emin olamadığımız ne varsa, onunla birlikteyken hepsine inanmıştım.
Sigara yakarken iki tane yakıyorsa, bu bir jest ya da flört değildi, beni
gerçekten kendi canından saydığı içindi.
Onu kendi kendime
anarken kurduğum cümleler belki aramızdaki sevgiyi tanımlamak adına birer ipucu
olabilir. "O BENSİZ BEN DE ONSUZ OLAMIYORDUK." diyorum mesela. Hemen ardından
ekliyorum: "ONUNLA SEVGİLİ OLMADIĞIMIZ İÇİN O KADAR TEMİZ VE DEĞERLİYDİ BELKİ
DE İLİŞKİMİZ. MEVLEVİ BİR ŞEYDİ ARAMIZDAKİ. İÇİNDE NE SEKS DÜRTÜSÜ VARDI NE DE
MENFAAT."
Bu cümleler,
yaşanmasa da yüreğin bir yerinde tetikte beklemiş kuşkulara götürüyor beni.
Seksin ilişkilerdeki önemini hiçbir zaman inkar etmedim. Ama neden menfaatle
yan yana getiriyorum seksi İkisi hiçbir ilişkimde birbirine karışmadı.
Kendimden ne kadar eminsem karşı taraftan da o kadar emin oldum. Ama sevdiğim
insanlardan, kurduğum ilişkilerden bağımsız bir biçimde bu türden bir korku ya
da kuşku duymuşum demek ki. Ve bu ezeli korkumu ya da kuşkumu yenen tek kişi
Kerim olmuş belki de.
İlişkimizin sıradan
bir tanışmayla başlamış olamayacağı çoktan anlaşılmıştır sanıyorum. sıra
dışıydı, çünkü yine sahiciydi.
Yüzlerce insanla
tanışıyorsunuz ama sadece bazılarını seçip katıyorsunuz hayatınıza. Bu bile
ilişkileri sıradışı kılmaya yeter bence. Kerim!i stüdyoya vokal için geldiğinde
tanımıştım…. sıra dışılığı ve sahiciliği bir araya getiren şey şuydu: Onu görür
görmez bağrıma basmıştım adeta.
Tuhaf bir benzerlik
vardı aramızda. O da bu meslekten çok şikayetçiydi.
Sanatçının duygusal
olması gerektiğine inandım hep. Ama duygusal olan sanatçının ezildiğine tanık
oldum sürekli. Bu karmaşayı o da yaşıyordu.
Arada bir küserdik.
Üç beş saatte biten, bir gün bile sürmeyen küskünlükler…. Yine bir şey için
birbirimize darıldığımız bir gün yardımcımı arayıp "SÖYLE ZERRİN’E MİNÜBÜS
ALDIM, İLK ONUN BİNMESİ LAZIM !" demişti.
Onunla Hollywood’a
gitmeyi hayal ediyorduk. Antonio Banderas’ın yıldızının parladığı dönemdi. "O
ADAM MEŞHUR OLDUYSA KERİM ÇOK DAHA RAHAT MEŞHUR OLUR." diye düşünüyordum.
Oyunculuk dersleri alacaktı, ‘MENAJERLİĞİNİ BEN YAPARIM." diyordum. İnanmaktan
hiçbir zaman korkmadım. Hiçbir şeyin imkansızlığına inanmadım. Ölüme çare
bulmak dışında.
Kerim istemeseydi o
turneye çıkmayacaktım. Yok yere uygulanan kortizon tedavisinden yeni
kurtulmuştum. Ağrılarım devam ediyordu, çok bitkindim .
Bir Fidan Sizden Bin
Fidan Bizden adıyla düzenlenen bir konser serisiydi. Teklif geldiğinde kabul
edememiştim önce Kerim : "SEN GİDERSEN GİDERİM." demişti.
Muhteşem bir ekiptik;
Alişan, Ercan Turgut, yıllarca bana vokalistlik yapmış olan canım Reyhan’ım
(Karaca) ve Seçil de bizimle birlikteydi. Kahkahalarla geçmişti yolculuğumuz .
Fıkra üstüne fıkra anlatılmıştı. Turne otobüsünün en arkasında sedyeyi andıran
bir yatak hazırlamışlardı benim için. Ağrılarım yüzünden. Rahat edeyim diye…
Kerim çok aşıktı.
Sevda’ydı sevgilisinin adı. "ZERRİN BEN BÖYLE AŞK GÖRMEDİM; O SANKİ BENİM
ÖLÜMÜM." demişti bir keresinde. Kız arkadaşıyla arasında aşamadıkları sorunlar
vardı. Kerim teklif etmişti; gelip bizimle birlikte kalabilirdi ama o hem
gelmiyor hem de kıskanıp yanına çağırıyordu Kerim’i sürekli. Tanışmamıştık
daha, Kerim’le telefonda konuşurken o bana selam söylüyordu ben de ona…..
Uzun bir turneydi,
şehir şehir dolaşıyorduk. Bir gün biz çıkıyorduk bir gün Alişanlar. Üçüncü gün
başka bi şehre geçiyorduk. Biraz dinlenelim diye araya iki gün izin
koymuşlardı. Hep beraber İstanbul’a dönecektik. Ama Kerim bekleyemedi…
İstanbul’a döneceğini
söylediği gece olağanüstüydü sahnede. Artık gerçek bir yorumcu olduğunu düşünüp
sevinmiştim seyrederken. "NASILDIM ?" diye sormuştu sahneden indiğinde, "HARİKAYDIN !" deyip sarılmıştım…..
Otele döndüğümü hafif
bir şeyler istemiştik yemek için. O sırada Ahmet Kaya’nın "Giderim" adlı
şarkısı çalmaya başladı. İlk kez dinliyordum. Kerim benden önce keşfetmişti o
şarkıyı. "DİNLE BAK ZERRİN, BU ŞARKI SANKİ BENİ ANLATIYOR, BANA YAZILMIŞ GİBİ." dedi.
Hızlı hızlı
konuşurdu. Konuyu değiştirip "YARIN İSTANBUL’A DÖNÜYORUM, NE OLURSA OLSUN SENDE
GEL, SENSİZ GİTMEM." dedi. Neyle gideceğini sordum. Turneyi düzenleyen Zekeriya beyin arabasını alacağını söyleyince "YOK." dedim, "ARABADA RAHAT EDEMEM. YATAKTA
GİDİYORUM BİLİYORSUN. ZATEN GECE HEP BİRLİKTE DÖNECEĞİZ. SEN DE GİTME, BEKLE
BERABER ÇIKALIM YOLA."
Minibüsünü getirtmeyi
teklif etti, yine "HAYIR." dedim. Daha fazla ısrar etmedi.
Sonradan "NEDEN YEMİN
ETTİRMEDİM ?" diye çok üzüldüm. Gitmeyecek sanmıştım. Gitmesini istememiştim.
Yardımcıma "ABLANA SÖYLEME SAKIN, ENDİŞELENİR ŞİMDİ. İSTANBUL'A VARINCA BEN ONU
ARARIM." demiş.
Arkadaşının düğünü
vardı, ama yola erken çıkmak istemesinin nedeni sevgilisini görmekti.
Israrlarına, kendisini boyuna İstanbul’a çağırışına karşı koyamamıştı.
O gün akşama doğru
içime dayanılmaz bir sıkıntı çöktü. Boğulacak gibi oldum. Asistanımdan Xanax
istedim sakinleşmek için.
O sırada kapı vuruldu.
Bir an kapının üstündeki saate kaydı gözüm; tam yediye on vardı.
Otel görevlisiydi
gelen. Elinde büyük bir defter vardı. Otellerinde kalan sanatçılara ve
politikacılara hatıra yazıları yazdırdıklarını söyleyip, benden rica etti…..
Defteri açtığımda son sayfaya Kerimin yazdığını gördüm ve içimden şöyle bir ses
yükseldi: "BİR GÜN BİZ OLMAYACAĞIZ. BU SATIRLAR BİR ANI OLARAK KALACAK. NE OLUR
SANA BİR ŞEY OLMASIN…"
Meğer ben bunları
düşünürken o ruhunu teslim ediyormuş. Kaza saatini söylediklerinde, vurulan bir
oda kapısı gelmişti gözümün önüne önce. Sonrada kapının üstündeki o saat…
Menajeri Halis’le
çıkıyorlar yola. İki kere geri dönüyorlar. İlkinde Halis çantasını, ikincisinde
Kerim telefonunu otelde unuttuğu için. Yolda mıcırlar varmış. En fazla 40 km hızla gitmiş
olabilirler. Ama karşılarına bir kamyon çıkıyor..
Saat sekiz-dokuz
civarında Reyhan'la Seçil geldiler odama Valiliğe haber verip, aşağıya ambulans
bile getirtmişler ne hale gelebileceğimi tahmin edip. Beni inandıra bilselerdi İstanbul’da
söyleyeceklerdi herhalde. "SES TESİSATI PATLAMIŞ, KONSER İPTAL OLDU." dediler.
Ne kadar saklamak isteseler de, çok kötü bir şey olduğu yüzlerinden okunuyordu.
Birden sabahtan beri Kerim’in ortalarda hiç görünmediği geldi aklıma. "YALAN
SÖYLÜYORSUNUZ,." dedim. "KERİME BİR ŞEY OLDU !"
Gerisini
hatırlamıyorum.
Aynı gün yola çıktık…
Kerim önde biz arkada… Çok zordu….
Kız arkadaşı da
gelmişti. Aynı babamın ölümünde anneme yaptığım gibi, kendimi durduramayıp, "SEN MİYDİN ŞU MEŞHUR SEVDA ! SANA GELİYORDU !" dedim.
Kerim’in annesi
Handan Hanım "OĞLUMUZU UNUTTURMA." dedi cenazede.
Eğer annesi rica
etmeseydi kesinlikle albümüme alamazdım Kerim’in şarkısını. İnsanları herhangi
bir şekilde rahatsız etmekten ömrümce kaçındım.
‘BİR ZERRİN ÖZER ARŞİV’inin
sadece kendi şarkılarımdan oluşması daha doğruyken, o kadar güzel, o kadar
onurlandırıcı bir ricayı erteleyemedim. Daha önce yapılan Zeki Müren-Muazzez
Abacı düeti çok eleştirilmişti. Stüdyoya girdiğimde "SADECE VOKAL YAPACAĞIM
KERİM'E BEN ONUN SESİNE UYACAĞIM, ORJİNALİNİ DEĞİŞTİRMEYİN SAKIN." dedim. O
söyledi ben ağladım, o söyledi ben ağladım.
Bir sonraki albüm
için başka bir şarkısına vokal yaptım. Ama ailesi "ÇOK ÜZÜLÜYORUZ." diyerek
izin vermedi.
Aslında bir önceki
albümden sonra ailesine bir hediye sunmam gerekiyordu. Yapamadım çünkü o
albümden beş kuruş kazanamamıştım.
Vefatından sonraki
aylarda başka bir tatsızlık daha yaşamıştık. Ailesi Kerim’in adının bir sokağa
yada parka verilmesini çok istediklerini söylemişti. Bakırköy Belediyesi’ne
gidip rica ettiğimde anlayışla karşılamış, hemen beş altı yer göstermişlerdi.
Tam meydan da muhteşem bir bulvar vardı, beğenilmeyecek gibi değildi, "ORASINI
SEÇERLER HERHALDE." diye düşünmüştüm. Ama belediyeden arayıp ailesini hiçbir
yeri beğenmediğini söylediler. Yer seçme konusunda bir iki kere daha bu türden
şeyler yaşandı, yine telefon açıp haber verdiler belediyeden. En sonda "RİCA
EDİYORUM KENDİLERİ HALLETSİNLER SİZE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM." dedim.
Bütün bunları
albümlerimde Kerim Tekin şarkılarını bekleyipte şaşıranlara yanıt olsun diye
yazdım. Yoksa Kerimi böyle dünyevi şeylerle bir arada anmayı hiç istemiyorum.
Ama yalana da hiç
tahammülüm yok.
Kitabımı bitirmek
üzere olduğum şu günlerde sabah gazetesinin günaydın adlı ekinde sürmanşetten verilen
‘VEFASIZ ZERRİN’ haberi ile alt üst oldum Kerim'imin yere göğe sığdıramadığım, o
kadar hassas olduğum sevgisini beni de işin içine karıştırıp alabildiğine
kirletmişler. Kerim’in hayatını filme çektiren yapımcı güya bana aynı filmde
rol teklif etmiş ve bende 5 dakikalık rol için kırk bin dolar istemişim ! Değil
kırk bin dolar yüz milyon dolarda verseler bu kadar menfaat kokan bir projede
yer almam. Kerim hakkında ciddi bir belgesel hazırlansa yada sevenlerinin bir
projesi olsa zaten gönülden orada olurum. "TEKİNİN ARKASINDAN BU KADAR GÖZYAŞI
DÖKEN ÖZER'İN BEŞ DAKİKALIK ROL İÇİN BÖYLE BİR ŞEY İSTEMESİNİ ANLAYAMADIM." dediği ileri sürülen yapımcı Ahmet Altınbaşak’ı hiç tanımıyorum. Bu
söylenenleri uyduranları Allah karşıma çıkarmasın. Elimden bir kaza çıkabilir
çünkü…
Bazen Kerim bu kadar
kirli bir dünyada olmadığı için sevinmek zorunda kalıyorum. Onun yüreği bu
dünyanın düzeninin çok üstünde bir yerde çarpıyordu. Başka türlü o sahiciliğe
ulaşamazdı.
‘Kar beyazdır Ölüm’
onun uçsuz bucaksız sahiciliğinin yürek yakan doruğudur. Bir çok sevenin
sonradan bu şarkıda onun ölümünü bulduğunu sezebiliyorum...
Merhabalar Zerrin Hanım.. Kerim TEKİN Dünya değiştirdiğinde ben 11 yaşımdaydım. Çok üzülmüştüm çok seviyordum. Sizin şu yazdıklarınızı okumak bu güne nasip oldu. Ben sizi hep sevgili zannederdim. Ve bu beni çok mutlu ederdi. Ama şu an dahada mutluyum çünkü siz zaten sevgilidende öteymişsiniz. İnsanlar çok acımasız. Kim ne derse desin siz kendinizi biliyorsunuz. Bizim gibi insanlarda sizi biliyor. Eminimki melekler Kerim TEKİN'e sizi anlatıyorlar. Rabbim yüreğinizi baki kılsın ve sağlık sıhhat nasip etsin. Allah'ıma emanet olunuz.
YanıtlaSil